https://www.facebook.com/video.php?v=726021167466534&fref=nf
Divan-ı Lügat-it Türk gibi bir ansiklopedik sözlük Avrupa'da ancak 500 yıl sonra yazılabilmiştir.
27 Ekim 2014 Pazartesi
KUBBE / KÜMBET / TÜRBE / IŞIK
TÜRBE
MİMARİSİ
Işık için Tillo'daki türbe.
Işık için Tillo'daki türbe.
İLK AMERİKA HARİTASI
Piri Reis'in haritası Amerika
keşfedilmeden bugünkü ölçülere en yakın biçimde çizilen ilk Amerika
haritasıdır. Bugün nasıl çizilebildiği henüz çözülmemiştir.
AKIL HASTALIĞI TEDAVİ MERKEZİ
Amasya'da Yeşilirmak kenarında
dünyada ilk defa akıl hastalarının tedavi edildiği bir merkez kurulmuştur.
KUŞ SARAYLARI
KUŞ SARAYLARI
Dünyada kuşlar için saray kuran başka bir millet var mı?
İLK KUŞ VAKFI
Kurulan kuş vakfıyla yaralı kuşların tedavisi, göçmen kuşlara, beslenme zorluğu geçen kuşlara yardım edilmiştir.
Dünyada kuşlar için saray kuran başka bir millet var mı?
İLK KUŞ VAKFI
Kurulan kuş vakfıyla yaralı kuşların tedavisi, göçmen kuşlara, beslenme zorluğu geçen kuşlara yardım edilmiştir.
MİKROP
Mikrobu ilk bulan bilim adamı bir Türk'tür;
Akşemseddin : ( 1389 - 1459 ) Pasteur önce Mikrobu bulan ilk bilim adamı.
İstanbul'un Fethi'nin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet'in hocasıdır
Akşemseddin, Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur. Mikroorganizmanın
babasıdır.
HALK EĞİTİM KURUMLARI
Dünyada Halk Eğitimine yönelik ilk
kurumları Türkler bulmuştur. Bugün Türkiye'de Yaren, Gezek, Arabaşı, Keşik,
Erfene, Arifane ve benzeri adlarla bilinen ve yaşayan bu kurumlar bir halk
okulu niteliğindedir. Doğu Türkistan'da Meşrep adıyla bilinir. Bakınız:
AŞIRTMALI HAVAN TOPU
Dünyada ilk Aşırtmalı Havan Topu
Türkler tarafından bulunmuştur.
KOYUN TÜRÜNÜN ISLAHI
Dünyada koyunun ilk ıslah edildiği
bölge Güney Türkistan'dır. Burada dünyanın birbirinden güzel koyun ırkları
ıslah edilmiştir, halen de bunlar yaşamaktadır. Bu konuda Çapandaz adlı
kitabımızda Şair Ergeş Uçkun'un "Elli bin yıllık Türk Yurdu Güney
Türkistan" makalesine bakılabilir.
SİGORTA
SİGORTA Dünyada ilk sigorta hizmeti kervansaraylarda
verilmiştir. Her sabah Kervansaray'ın kapısı açılmadan bir münadi herhangi bir
kaybı olan var mı diye bağırır, varsa bu kayıp bulunmadan kapılar açılmazdı.
Kayıp bulunamadığı takdirde mutlaka tazmin edilirdi.
KERVANSARAYLAR
Kervansaraylar Türklerin Uygarlığa katkıları
cümlesinden çok önemli bir hizmettir.
SOSYAL UYUM (SOSYAL PSİKOLOJİ)
Muzaffer Serif Basoglu
(1906-1988)
1906 ylinda Izmirde dunyaya gelen Basoglu, sirasiyla Izmir Odemis
Ilkokulu, 1924 Izmir Amerikan kollji’ni, 1928 yılında İstanbul Darülfünunu’nun
Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. 1929 yilinda Amerikaya burslu olarak giden
Serif Harvard Üniversitesi’nde Sosyal Psikoloji uzerine yuksek lisans yapti.
Bir sure Almanya ve Turkiye de kalan Serif 1933 yılında doktora yapmak üzere
tekrar ABD’ye Harvard’a döndü.
PAZAR
PAZAR Pazar kurmayı dünyaya Türkler öğretmiştir.
İlk üniversite
Bolonya'dan bir asır kadar önce
ilk üniversite Nizam-ül Mülk medreseleri Türkler tarafından kuruldu
İLK DENİZALTI
Bize öğretilenlere göre yüce batı
medeniyetinin en üstün temsilcilerinden Amerikalılar keşfetmiştir bu denizaltı
denilen aleti. Tarih : 1820'ler. ...
İlk zeka testleri
Enderunda öğreni seçiminde ve
gruplandırılmasında kullanılan, Sokullu Mehmet Paşa'nın kaydı hikayesinden de
bildiğimiz sınavlar ilk zeka testleri sayılmaktadır.
DOLMA
Mutfakların vazgeçilmez yemeği olan Dolma yemeğini ve dolma yapmayı dünyaya
Türkler öğretmiştir. Dolma, Türk mutfağında önemli yeri olan bir yemek
çeşididir. 537 çeşit patlıcan yemeğinin olduğu Türk mutfağının, hemen her
yörede yapılan milli yemeklerinden biridir. Hemen her sebzeden dolma yapılır..
(domates, soğan, yaprak sarma, patlıcan, kabak, gibi)... DOLMA, TÜRK İCADIDIR.
BUGÜNKÜ TIP
Günümüz tıbbının babası İbn-i Sina'dır. İbn-i
Sinâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır.
Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar
sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir. Ancak, İbn-i Sinâ dendiğinde,
onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde
ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan "el-Kânûn
fî't-T...
Behçet hastalığı
Behçet sendromu ya da Behçet hastalığı tekrarlayan oral (ağız) ve
genital (cinsel organlar) ülserlerle, göz, deri, eklem, damar ve sinir sistemi
tutulumuyla giden, nedeni bilinmeyen bir vaskülittir (damar ltihabı). 1937
yılında bir Türk doktoru olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır.
GÜREŞ
Türkler adam gibi güreşmeyi dünyaya öğretmiş bir
millettir. Güreş'in Türk sporu olduğuna dair şüphe yoktur.
ZEKA OYUNLARI
Dünyanın yakından bildiği ve sahiplendiği
başta gelen zeka oyunları Türklerin icadıdır. Bunlara örnek verecek olursak;
Tavla, Mangala, Domino, Satranç oyunları Türklerin icad ettiği ve dünyaya
öğrettiği oyunlardır. Bu oyunların hepsi de koyunu evcilleştirmiş milletin,
koyunun aşık kemiklerinden oyun icat etmesiyle gelişmiş oyunlardır. Arslan
Küçükyıldız Satrancın Atası Türk Zekâ Oyunu Mangala (Günümüzde Çocuk
Oyunlarında ve Oyuncaklarında Yaşanan Değişimler Sempozyumu, 9-10 Aralık 2010,
Ankara / Türkiye)http://xa.yimg.com/.../989.../name/satrancinatasimangala.doc
HAMBURGER / SİMİT
HAMBURGER
http://www.izafet.com/…/438373-kullandigimiz-esyalari-kimle… Kullandığımız eşyaları kimler buldu?
SİMİT
Ümit Kebapçıı ekledi; Avrupa'da bagel diye tabir edilen simit türevi ürünlerin hatta diğer bazı hamur işlerinin bile Macaristan civarından, Doğru Avrupa'dan -bence açık olarak Türk topluluklarından- geldiği yazılıdır. Simit'in bir beslenme şekli ve besin maddesi olarak Türklerden öğrenilmesi ayaküstü atıştırma kültürüne Türklerin katkılarının önemine işaret etmektedir.
http://www.izafet.com/…/438373-kullandigimiz-esyalari-kimle… Kullandığımız eşyaları kimler buldu?
SİMİT
Ümit Kebapçıı ekledi; Avrupa'da bagel diye tabir edilen simit türevi ürünlerin hatta diğer bazı hamur işlerinin bile Macaristan civarından, Doğru Avrupa'dan -bence açık olarak Türk topluluklarından- geldiği yazılıdır. Simit'in bir beslenme şekli ve besin maddesi olarak Türklerden öğrenilmesi ayaküstü atıştırma kültürüne Türklerin katkılarının önemine işaret etmektedir.
SİMİT
Simit yemeyi ve
yapmayı Batı'ya Türkler öğretmişlerdir. Arslan Küçükyıldız Ümit Kebapçı ekledi;
Simit özellikle önemli. Zira Avrupa'da bagel diye tabir edilen simit türevi
ürünkerin hatta diğer bazı hamu işlerinin bile Macaristan civarından, Doğru
Avrupa'dan -bence açık olarak Türk topluluklarından- geldiği yazılıdır.Ümit
Kebapçı Simit doLma gibi yayılma alanından da anlaşılabileceği gibi bir Osmanlı
dönemi atıştırmalığıdır. O zamanın büyük şehirlerinde, simit sarayları
hayatımıza sokmazdan evvel, simidin yapılagelmesi de herhalde bundandır. İzmir
civarında olan adı yani gevrek ...Daha Fazlasını Gör
Fast Food: Ümit Kebapçı Amerika'da Tük bageli diye satıldığı
belirtilen simit, yolculara sunulan bir gıda olarak fastfood kültürünün ilk
örneklerinden birdir. Eskiden beri Türkiye ve çevre bölgelerde seyyar
satıcılarla satıldıkları bilinmekte. Şüphesiz bizler için çay simit ikilisi
günümüz dünyasında şehir hayatının ayrılmaz bir parçasıdır.
LALE
Türkler Lale, Gül ve diğer çiçekleri evcilleştirmiş ve
bunlara hayatında önemle yer vermiştir. Arslan Küçükyıldız Türkiye fikrinden
hareket ederek, tanıtım broşürlerini Osmanlı'ya has al renk zemin üzerine ve
lale motifleriyle süslemiş olması, büyük bir ilgiyle karşılandı.
AMERİKANIN KEŞFİ
Amerika Kıtası ilkin Norveçli Türkler
tarafından keşfedilmiştir.
ORDU SİSTEMİ
Şanlı Türk Tarihi Türklerde Ordu ve Turan Taktiği Bozkır
Türk devletlerinde hemen her Türk savaşcı durumunda olduğundan ve askerliğe
hususî meslek gözü ile bakılmadığından, Türk ordusunun, diğer bütün yerleşik ve
orman kavimlerdekinden en büyük farkı “ücretli” olmayışı ve daimiliği idi.
Unvan ve rütbelerin sahipleri aynı zamanda, emirlerindeki askerî güçlerin
başınd...
NEVRUZ BAYRAMI
Nevruz Bayramı Türklerin dünyaya öğrettiği
bir bayramdır. Bu Bayramı kutlayanların Türk ve akraba olduklarını söyleyenlere
“isbat edin” deniliyor; Mesele Halkbilim açısından çözülmüş gibidir. Ellerinde
her türlü imkân var, genetik araştırma yapsınlar, görecekler ki dünyanın her
yerinde bu bayramı kutlayanlar Türk’tür. Dünyanın neresinde Nevruz kutlanıyorsa
orada ya Türkler veya akrabaları, yahut da Türklerden bu bayramı öğrenmi...
ÜZENGİ
Üzengi Türkler Tarafından bulunmuştur. İlk defa
İskitler tarafından kullanmıştır.Tarihi sekillendiren en buyuk icatlardan
biridir. iki ise yaramistir....
ELMANIN ISLAHI
ELMA BESİN
DEĞERİ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ BİR MEYVE OLAN ELMA'YI TÜRKLER İNSANLIĞA
KAZANDIRMIŞTIR. BU BİTKİNİN EHLİLEŞTİRİLMESİ TÜRKİSTAN'DA OLMUŞTUR.http://tr.wikipedia.org/wiki/Elma
Eski Türkçe'de "alma" diye bilinen adının, meyvenin rengi olan
"al" (kırmızı)'dan geldiği bilinmektedir. Elmanın ilk olarak Kuzey
Anadolu'da, Güney Kafkaslar,[1]Rusya'nın güneybatısında kalan bölgeler ve Orta
Asya (Kazakistan'ın doğusu) dolaylarında ortaya çıktığı sanılmaktadır. Tür,
bütün dünyaya O... Arslan Küçükyıldız Elmanın verdiği enerji 100 gramda 54
kaloridir. Bu enerji yağdan değil, meyve şekeri ve organizma tarafından ağır
olarak sindirilen şekerden gelmektedir. Bu veriler ve genel anlamıyla elmanın
besleyici özelliği, bu meyveyi özellikle spor yapanlar için ...
DÖNER
Türklerin buluşu olan Döner Kebap, Avrupa'da bütün
ayaküstü yiyecek markalarını geçti. Dünyada ayaküstü yemek kültürünü de Türkler
şekillendirecek.
HAZIR YİYECEK
Türkler son derece zengin bir yemek kültürüne
sahiptir. Bu kültürün en önemli başlıklarından biri de "Hazır Yiyecek(Fast
Food)" dir. Çeşitli hazır yiyeceklere sahiptiler; Eski Türklerde et, hem
taze olarak günlük hem de konserve haline getirilerek, ilerdeki ihtiyaçlar için
kullanılmaktaydı. Et günlük ihtiyaçlarda ya ateşte kızartılıp kavrularak
(kebap, kavurma) ya da yahni (etli yemek) yapılarak yenmekteydi. İleride yenmek
için i... Et, tuz ve kırmızı biberin birbirine karıştırılarak, sarmısak ve
çemenle bastırılıp güneş veya iste kurutulmasıyla meydana gelen bir çeşit et
yiyeceği. Etler bastırılarak yapıldığı için bastırma ismi verilmiştir. Daha
sonra bu kelime ha... Pastırma nedir? Et, tuz ve kırmızı biberin birbirine
karıştırılarak, sarmısak ve çemenle bastırılıp güneş...
HAMAM
Türkler, Türk Hamamı'nı icad ederek dünyaya yıkanmayı,
temizlenmeyi öğretmişlerdir; Yüzyıllar öncesine dayanan Türk Hamamı geleneği,
dünyayı sardı. Bugün Almanya'dan İtalya'ya, İngiltere'den Amerika'ya kadar pek
çok ülkede çeşitli bakım ve masajların da yapıldığı türk hamamları açılıyor. Utanmadan,
sıkılmadan...
ALGORİTMA
Algoritma'yı bir Türk bilim adamı, Harezmî
bulmuştur.
SULAMA / YERALTI SU KANALLARI / TURFAN YER ALTI SU KANALLARI / BARAJLAR
Uygur (Karız) Su Kanalları Türklerin dünya
medeniyetine bir hediyesi Uygur-Turfan Karız Su Kanalları Orta Asya’da Turfan
bölgesinde yapılmış yeraltı su şebekesi sistemidir. Dünya uygarlık tarihinin en
öneml...
Written by admin on 07 Mayıs 2012 TÜRK BİLİM DÜNYASININ
YAYINLARI
SABA KRALİÇESİ BELKIS
Bu bölgenin antik yönetimi Saba Kırallığıdır, bilindiği gibi
Kıraliçenin adı bir Türk adı olan Belkıs-Bilge Kız’dır Asy’adaki Bilge Kağan
ile isimlerinin benzerliğinde olduğu gibi burada yazıtları vardır ve Bilge
Kağan yazıtındaki harflerin (Köktürk Alfabesi) kullanıldığı görülür.
M.Ö. 700: Marib Barajı
Bu baraj ve sulama sistemleri bu medeniyetin suya verdiği
önemi ortaya koymaktadır, bilindiği gibi Turfan Şehrinde’de o yıllarda yapılmış
Karez sulama sistemleri vardır ve bu gün dahi Dünyanın “en büyük tarımsal
sulama” özelliğini taşımaktadır.
YAZI DİLİ
Dünyanın en eski yazı dili olan Sümerce Türkçedir.
DÜNYANIN İLK STANDARTLARI
Dünyanın ilk Standartlar ve Tüketiciyi Koruma Kanunları
KEÇECİLİK
Türkler, Keçe'yi uygarlığa kazandıran millettir. Pazırık kurganlarında çıkan
2000 yıllık keçelerd bu sanatta Türklerin ne kadar ileride olduğunu
göstermektedir. Kazılarda ortaya çıkarılan diğer buluntuların yanı sıra keçe
yaygılar açısından da çok zengin olan 5 numaralı kurgandaki bir yaygı, 4,5 m x
6,5 m’lik boyutlarıyla bu türün en büyük örneğidir. Yatay şeritler halinde
düzenlenmiş olan kompozisyondaki kenarsularında stilize bitk... Başlangıçlar ve
Hun Sanatıİlk İzler İslam öncesi Türk sanatı, M.Ö.VI. binyıldan M.Ö. 700 yılına
kadar süren uzun bir hazırlık döneminden geçerek Hun sanatına ulaşmıştır.
HALICILIK (HALI, KİLİM)
Dünyanın bilip de söylemediği en
büyük buluşlardan biri de halı-kilimdir. Türklerin icadıdır. Bugün Türkistan'ın
en seçme halıları, kilimleri toplanıp yabancı müzelere götürülmüş, alındıkları
adresler kasten karıştırılmış, hatta Halı'nın anavatanı Ermenistan'mış gibi
bile gösterilmiştir. Dünyada bilinen ilk halılar Orta Asya'da Türkler
tarafından dokunmuştur. Bu halıların günümüze kadar ulaşabilmiş en eski
örneğinin MÖ...
Hali- Kilim Sanati ve Tarihi . KOYUN Halı-kilim sanatından söz etmeden önce onun
ham maddesinin elde edilmesini sağlayan koyun ve onun... SANAT:::
Başlangıçlar ve Hun Sanatıİlk İzler İslam öncesi Türk
sanatı, M.Ö.VI. binyıldan M.Ö. 700 yılına kadar süren uzun bir hazırlık
döneminden geçerek Hun sanatına ulaşmıştır.
DOKUMACILIK
Atı ehlileştiren milletimizin en önemli özelliklerinden biri yünü olan
hayvanları da ehlileştirmiş olmasıdır. Bu yünler dokumacılık ve halıcılıkta
kullanılıyordu. Dünyaya dokumacılığı öğreten Türklerdir.
ATIN EVCİLLEŞTİRİLMESİ
Atın Türkler Tarafından Evcilleştirilmesi ve Kullanılması Batılıların
Ari ırkın üstünlüğünü kanıtlamağa çalışan İndo-Germen kuramına göre,
Hint-Avrupalıların çok eski dönemlerde Çin’in Kansu bölgesine değin bütün Orta
Asya’ya yayıldıkları ve aslında gö... "Amerikan Bilimsel Gelişme Birliği
(AAAS)" tarafından yayınlanan haftalık Science dergisinin bugünkü son
sayısında yer verilen araştırma, atı ilk kez evcilleştiren Türklerin, bunu
yaklaşık 5 bin 500 yıl önce ger...
KAHVEHANE
Dünyada ilk olarak Kahvehaneler İstanbul'da açılmıştır. Dünyada "Coffee
House" kültürünün temelleri 1554 yılında İstanbul'da atılmış; İstanbul'dan
sonra günümüz Avrupa'sında kahve kültürünün izleri 1650 yılından
itibaren,bizden 96 yıl sonra görülmeye başlanmıştır. Günümüze, bu güçlü
temellerin atıldığı dönemin kahve kültürünü yansıtan sadece iki adet görsel
kaynak miras kalmıştır. İki kaynak da İstanbul'da resmedilmiştir. İstanbul
kahveleriyle ilgili minyatürler için bkz: Mangala Türk Zeka ve Strateji Oyunu
Kelebe ve Su Çarkları
Koyun yünlerini eğirmeye ve bükmeye yarayan Kelebe'ler ile
bunların biraz daha gelişmişi Çarklar ve özellikle çarkların kelebeden sonraki
aşaması olan su çarklarının Türkler tarafından icad edildiği bilinmektedir.
Anadolu'da çokça örneği görülen su çarkları, buhar türbinlerine uzanan
gelişmelerin öncülüdür.
SU ENERJİSİ VE SU ÇARKLARI Not: Bu konuda ayrıntılı bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır.
SU ENERJİSİ VE SU ÇARKLARI Not: Bu konuda ayrıntılı bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır.
Matbaayı Uygur Türkleri Buldu
MATBAAYI UYGUR
TÜRKLERİ BULMUŞTUR!
Prof. Dr. Yahya AKYÜZ'ün
araştırmasına göre, Alman Profesör Bossert, 1937' de İkinci Türk Tarih
Kongresi'ne sunduğu bildirid...
15 Temmuz 2014 Salı
İlk Dünya Satranç Şampiyonu
SÛLÎ,
Ebû Bekir
Ebû Bekr Muhammed b. Yahyâ b. Abdillâh b. Abbâs b. Muhammed b. Sûl-Tegin el-Bağdâdî eş-Şatrancî es-Sûlî (ö. 335/946)
Türk asıllı tarihçi, edip ve şair.
255-257 (869-871) yılları arasında Bağdat’ta doğdu. Bağdâdî yanında satrançta devrin en usta oyuncusu olması dolayısıyla “Şatrancî” ve ilk İslâm fetihleri sırasında Cürcân’ın Türk hâkimi olan Sûl-Tegin’in soyundan geldiği için Sûlî nisbesiyle tanınır. Sûl-Tegin’in oğlu Ebû Umâre Muhammed, Abbâsî ihtilâlinin önde gelen dâîlerindendi. İlk Abbâsî halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffâh tarafından Musul ve Azerbaycan valiliğine tayin edilmişti. Sûl-Tegin’in diğer oğlu Said’den olan torunu Ebû Amr Mes‘ade, Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr zamanında hâcib olarak görev yapmış, oğlu Amr b. Mes‘ade es-Sûlî de Halife Me’mûn devrinde önemli görevler üstlenmiştir. İbrâhim b. Abbas es-Sûlî ve Abdullah b. Abbas es-Sûlî de Abbâsîler döneminin önde gelen edip, şair ve kâtiplerindendir.
Ebû Ruveyle ed-Dabbî, Ebü’l-Abbas el-Küdeymî, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Ebü’l-Abbas Müberred, Ebü’l-Abbas Sa‘leb, Ahmed b. Abdurrahman en-Nahvî, Ebû Abdullah el-Gallâbî el-Basrî, Avn b. Muhammed el-Kindî, İbrâhim b. Fehd es-Sâcî ve Abbas b. Fazl el-İsfâtî, Mufaddal b. Seleme ve İsmâil b. Ali en-Nevbahtî gibi devrin meşhur âlim ve ediplerinden ders alan Ebû Bekir es-Sûlî Mu‘tazıd-Billâh, Müktefî-Billâh, Muktedir-Billâh ve Râzî-Billâh dönemlerinde sarayda nedim olarak bulundu. Râzî-Billâh’ın muallimlik ve mürebbiliğini yaptı. Satrançta devrin ustası olan Muhammed b. Ahmed el-Mâverdî’yi yenmesi kendisine büyük itibar kazandırdı. Râzî-Billâh’ın halife olması onu maddî ve mânevî açıdan rahatlattı. Eserlerinin büyük bir kısmını bu dönemde telif etti. Müttakī-Lillâh devrinde sıkıntılarla karşılaşan Sûlî, Vezir İbn Mukle’yi överek saraya intisap etmek ve maddî bakımdan rahatlamak için çalıştıysa da sonuç alamadı. Halifeden izin alıp kendisini yakından tanıyan Beckem et-Türkî’nin vali olarak görev yaptığı Vâsıt’a gitti. Müttakī vefat edince yeni halife Müstekfî-Billâh’ın yakınları arasına girmek için Bağdat’a döndü. Ancak Müstekfî, ona yüz vermedi. Halktan ve ileri gelen bazı kişiler tarafından Hz. Ali hakkındaki sözleri sebebiyle ölümle tehdit edilmesi üzerine Basra’ya gidip gizlendi ve 335’te (946) burada vefat etti. 336 (947) yılında öldüğü de rivayet edilir. Basra’da zengin bir kütüphanesi vardı.
Tarih, şiir ve edebiyatın yanı sıra dinî ilimlerde de geniş bilgi sahibi olan Ebû Bekir es-Sûlî edebî konularda hocası İbnü’l-Mu‘tez’den etkilenmiştir. Sûlî’nin öğrencileri arasında Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Dârekutnî, Râzî-Billâh, Seyfüddevle el-Hamdânî, Hâlidiyyân, Bağdat Kadısı Ömer b. Muhammed, Merzübânî ve Ebû Bekir b. Şâdân sayılabilir. Ebû Bekir es-Sûlî Abbâsî tarihi, Arap dili ve edebiyatı, dinî ilimler konusunda çok sayıda eser kaleme almıştır. İbnü’n-Nedîm (el-Fihrist, s. 168) onu intihalcilikle suçlarsa da çoğunluk güvenilir bir müellif olduğu hususunda birleşir. Çağdaşı şairlerin eserlerini toplayıp tertip etmesi ve günümüze intikaline vesile olması Arap dili ve edebiyatında ona büyük itibar kazandırmıştır. Eserleri Abbâsî tarihi, devrin dil ve edebiyatı için önemli kaynaktır. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin onu 250 yerde kaynak gösterdiği bilinmektedir.
Eserleri. 1. Kitâbü’l-Evrâķ fî aħbâri Âli ǾAbbâs ve eşǾârihim. Üç kısımdan oluşan eserin büyük bir bölümü günümüze ulaşmamıştır. İbnü’n-Nedîm eserin tamamlanamadığını kaydeder (a.g.e., s. 167). Sûlî, Kitâbü’l-Evrâķ’ın Abbâsîler’in siyasî tarihiyle ilgili ilk kısmında umumi tarih kitaplarının metodunu takip ederek olayları kronolojik sırayla kaleme almıştır. Abbâsî halifelerinin hilâfet makamına hangi tarihte nasıl geçtiğini, biat merasimlerini, isim ve lakaplarını, devrinin başlıca siyasî olaylarını anlatmış, halifelerin vezir, emîr ve kumandanları hakkında bilgi vermiştir. Olayların anlatımında Bağdat’ı merkez almıştır. Siyasî olaylardan, o yıl içinde vefat eden meşhur simalardan kısaca bahsetmiş, edip ve şairler hakkında şahsî görüşlerini aktarmıştır. Mes‘ûdî, bizzat müşahede ettiklerini ve başka eserlerde bulunmayan bilgi ve rivayetleri kaydettiği için Sûlî’den övgüyle söz eder. Modern tarihçiler eseri Abbâsî tarihinin temel kaynaklarından biri olarak kabul eder. Eserin zamanımıza intikal eden bölümlerinin bir kısmı yayımlanmıştır (nşr. J. Heyworth Dunne, Aħbârü’r-Râzî-Billâh ve’l-Müttaķīlillâh ev Târîħu’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye sene 322 ilâ sene 333 hicriyye min Kitâbi’l-Evrâķ, Kahire 1935; Beyrut 1403/1982; Bağdat 1999; nşr. İhsan Abbas, Şeźerât min kütübin mefķūde, Kitâbü’l-Evrâķ li’ś-Śûlî, Beyrut 1408/1988; nşr. Hilâl Nâcî, ĶıŧǾatün nâdiretün min Kitâbi’l-Evrâķ li-Ebî Bekir eś-Śûlî, Bağdat 1990, bu kısım 316-318 [928-930] yıllarına ait olayları içermektedir; nşr. Hilâl Nâcî, Mâ lem yünşer min evrâķı’ś-Śûlî: Aħbârü’s-senevât 295-315 h., Beyrut 1420/2000; nşr. Halef Reşîd Nu‘mân, Ķısmün min aħbâri’l-Muķtedir-Billâh el-ǾAbbâsî ve Târîħu’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye min sene 295 ilâ sene 315 hicriyye, Bağdat 1999). Enes Halidof ve V. Belajev eserin 226-256 (839-851) yıllarına ait kısmını neşretmişlerdir (Moskova 1998). Kitâbü’l-Evrâķ’ın Râzî-Billâh ve Müttakī-Lillâh dönemlerini içeren bölümü Marius Canard tarafından Histoire le dynastie abbaside de 332 à 333/934 à 944 adıyla Fransızca’ya tercüme edilmiştir (I-II, Cezayir 1946-1950). 2. Aħbârü’ş-şuǾarâǿi’l-muĥdeŝîn (nşr. J. Heyworth Dunne, London 1934; Beyrut 1982). Kitâbü’l-Evrâķ’ın edebiyat tarihiyle ilgili bölümünün ilk kısmıdır. 3. EşǾâru evlâdi’l-ħulefâǿ ve aħbâruhüm (nşr. J. Heyworth Dunne, Kahire 1936; Beyrut 1982). Kitâbü’l-Evrâķ’ın edebiyat tarihiyle ilgili ikinci kısmını teşkil eder. Sûlî bu bölümde şair Abbâsî halifeleri ve hânedan mensuplarıyla devrin diğer şairlerinin biyografileri ve şiirlerinden bahseder. 4. Aħbâru Ebî Temmâm (nşr. Halîl Mahmûd Asâkir - Muhammed Abduh Azzâm - Nazîrü’l-İslâm el-Hindî, Kahire 1356/1937). 5. Aħbârü’l-Buĥtürî (nşr. Sâlih el-Eşter, Dımaşk 1958, 1964). 6. Aħbâru İbrâhîm b. el-Mehdî (nşr. J. Heyworth Dunne, EşǾâru evlâdi’l-ħulefâǿ içinde). 7. Edebü’l-Küttâb (nşr. Muhammed Behcet el-Eserî, Bağdat-Kahire-Beyrut 1341/1922). Sûlî’nin özellikle divandaki yazışmalar konusunda maharet ve bilgilerini gösteren önemli bir eserdir. 8. Risâletü’ś-Śûlî ilâ Müzâĥim b. Fâtik (nşr. Halîl Mahmûd Asâkir v.dğr., Aħbâru Ebî Temmâm’ın mukaddimesinde yayımlanmıştır). 9. Şerĥu’ś-Śûlî li-Dîvâni Ebî Temmâm (nşr. Halef Reşîd Nu‘mân, I, Bağdat 1977; II, Beyrut 1978; III, Küveyt 1982). 10. Kitâbü’ş-Şaŧranc (eserin Süleymaniye Ktp., Lala İsmâil, nr. 560’ta kayıtlı yazma nüshası Fuat Sezgin tarafından ofset olarak yayımlanmıştır, Frankfurt 1406/1986).
Kendisi de iyi bir şair olan Sûlî muhdesûn (müvelledûn) adıyla bilinen şairlerin şiirlerini toplamış, bunları düzenleyip divanlarını oluşturmuştur. Bu divanlardan günümüze intikal edenler şöylece sıralanabilir: Dîvânü (ŞiǾru) İbni’r-Rûmî; Dîvânü Ebî Temmâm; Dîvânü’l-Buĥtürî (nşr. Abdurrahman el-Berkūkī, İstanbul 1300; Beyrut 1313; Kahire 1329); Dîvânü Ebî Nüvâs (nşr. Muhammed Vâsıf, Kahire 1898; nşr. Ahmed Abdülmecîd el-Gazzâlî, Kahire 1953; nşr. Behcet Abdülgafûr el-Hadîsî, Bağdat 1980); Dîvânü el-ǾAbbâs b. el-Aĥnef (İstanbul 1298); Dîvânü İbrâhîm b. el-ǾAbbâs eś-Śûlî (nşr. Abdülazîz el-Meymenî, eŧ-Ŧarâǿifü’l-edebiyye içinde, s. 126-194, Kahire 1937; Dîvânü [ŞiǾru] İbni’l-MuǾtez, nşr. Bernhard Lewin, III-IV, İstanbul 1945, I-II, İstanbul 1950; nşr. Yûnus Ahmed es-Sâmerrâî, I-III, Bağdat 1977-1978); Dîvânü Müslim b. Velîd (ed. de Goeje, Leiden 1875); Dîvânü ǾAlî b. el-Cehm (nşr. Halîl Merdem Bek, Dımaşk 1949; diğer eserleri için bk. İbnü’n-Nedîm, s. 167-168; Brockelmann, GAL, I, 149-150; Suppl., I, 218-219; Ahmed Cemâl el-Ömerî, Ebû Bekir eś-Śûlî [255-336 h.]: Ĥayâtühû ve edebüh-dîvânüh, s. 339-514; Ebû Bekir es-Sûlî, neşredenin girişi, s. 6-11; Savran, s. 194-206).
BİBLİYOGRAFYA:
Ebû Bekir es-Sûlî, Mâ lem yünşer min evrâķı’ś-Śûlî: Aħbârü’s-senevât 295-315 h. (nşr. Hilâl Nâcî), Beyrut 1420/ 2000, neşredenin girişi, s. 5-13; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), IV, 323-324; Merzübânî, MuǾcemü’ş-şuǾarâǿ (nşr. F. Krenkow), Kahire 1354, s. 465-466; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 167-168; Muâfâ en-Nehrevânî, el-Celîsü’ś-śâliĥi’l-kâfî ve’l-enîsü’n-nâśıĥi’ş-şâfî (nşr. M. Mürsî el-Hûlî), Beyrut 1981, I, 80-82; Hatîb, Târîħu Baġdâd, III, 427-431; Sem‘ânî, el-Ensâb, VIII, 110; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, VI, 359-361; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, X, 109-111; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, II, 251; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 356-361; Safedî, el-Vâfî, V, 190-192; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XV, 301-302; M. Şemseddin [Günaltay], İslâm’da Târih ve Müverrihler, İstanbul 1339-42, s. 55-62; Brockelmann, GAL, I, 149-150; Suppl., I, 218-219; Ahmed Cemâl el-Ömerî, Ebû Bekir eś-Śûlî (255-336 h.): Ĥayâtühû ve edebüh-dîvânüh, Kahire 1970; a.mlf., Ebû Bekir eś-Śûlî: el-ǾÂlimü’l-edîb en-Nedîm, Kahire 1973; Subhî Nâsır Hüseyin, Ebû Bekir eś-Śûlî nâķıden, Bağdad 1975; Şâkir Mustafa, et-Târîħu’l-ǾArabî ve’l-müǿerriħûn, Beyrut 1980, II, 44-45; Sezgin, GAS (Ar.), I/2, s. 171-175; Muhammed Kürd Ali, Künûzü’l-ecdâd, Dımaşk 1404/ 1984, s. 135-139; Ahmet Savran, “Abû Bakr Muhammad b. Yahyâ as-Sûlî”, Remzi Oğuz Arık Armağanı (haz. H. Rıdvan Çongur), Ankara 1987, s. 169-207; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 63-64; Ign. Kratschkovsky, “Sûlî”, İA, XI, 22-24; S. Leder, “al-Śūlī”, EI² (İng.), IX, 846-848.
Abdülkerim Özaydın
Ebû Bekr Muhammed b. Yahyâ b. Abdillâh b. Abbâs b. Muhammed b. Sûl-Tegin el-Bağdâdî eş-Şatrancî es-Sûlî (ö. 335/946)
Türk asıllı tarihçi, edip ve şair.
255-257 (869-871) yılları arasında Bağdat’ta doğdu. Bağdâdî yanında satrançta devrin en usta oyuncusu olması dolayısıyla “Şatrancî” ve ilk İslâm fetihleri sırasında Cürcân’ın Türk hâkimi olan Sûl-Tegin’in soyundan geldiği için Sûlî nisbesiyle tanınır. Sûl-Tegin’in oğlu Ebû Umâre Muhammed, Abbâsî ihtilâlinin önde gelen dâîlerindendi. İlk Abbâsî halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffâh tarafından Musul ve Azerbaycan valiliğine tayin edilmişti. Sûl-Tegin’in diğer oğlu Said’den olan torunu Ebû Amr Mes‘ade, Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr zamanında hâcib olarak görev yapmış, oğlu Amr b. Mes‘ade es-Sûlî de Halife Me’mûn devrinde önemli görevler üstlenmiştir. İbrâhim b. Abbas es-Sûlî ve Abdullah b. Abbas es-Sûlî de Abbâsîler döneminin önde gelen edip, şair ve kâtiplerindendir.
Ebû Ruveyle ed-Dabbî, Ebü’l-Abbas el-Küdeymî, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Ebü’l-Abbas Müberred, Ebü’l-Abbas Sa‘leb, Ahmed b. Abdurrahman en-Nahvî, Ebû Abdullah el-Gallâbî el-Basrî, Avn b. Muhammed el-Kindî, İbrâhim b. Fehd es-Sâcî ve Abbas b. Fazl el-İsfâtî, Mufaddal b. Seleme ve İsmâil b. Ali en-Nevbahtî gibi devrin meşhur âlim ve ediplerinden ders alan Ebû Bekir es-Sûlî Mu‘tazıd-Billâh, Müktefî-Billâh, Muktedir-Billâh ve Râzî-Billâh dönemlerinde sarayda nedim olarak bulundu. Râzî-Billâh’ın muallimlik ve mürebbiliğini yaptı. Satrançta devrin ustası olan Muhammed b. Ahmed el-Mâverdî’yi yenmesi kendisine büyük itibar kazandırdı. Râzî-Billâh’ın halife olması onu maddî ve mânevî açıdan rahatlattı. Eserlerinin büyük bir kısmını bu dönemde telif etti. Müttakī-Lillâh devrinde sıkıntılarla karşılaşan Sûlî, Vezir İbn Mukle’yi överek saraya intisap etmek ve maddî bakımdan rahatlamak için çalıştıysa da sonuç alamadı. Halifeden izin alıp kendisini yakından tanıyan Beckem et-Türkî’nin vali olarak görev yaptığı Vâsıt’a gitti. Müttakī vefat edince yeni halife Müstekfî-Billâh’ın yakınları arasına girmek için Bağdat’a döndü. Ancak Müstekfî, ona yüz vermedi. Halktan ve ileri gelen bazı kişiler tarafından Hz. Ali hakkındaki sözleri sebebiyle ölümle tehdit edilmesi üzerine Basra’ya gidip gizlendi ve 335’te (946) burada vefat etti. 336 (947) yılında öldüğü de rivayet edilir. Basra’da zengin bir kütüphanesi vardı.
Tarih, şiir ve edebiyatın yanı sıra dinî ilimlerde de geniş bilgi sahibi olan Ebû Bekir es-Sûlî edebî konularda hocası İbnü’l-Mu‘tez’den etkilenmiştir. Sûlî’nin öğrencileri arasında Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Dârekutnî, Râzî-Billâh, Seyfüddevle el-Hamdânî, Hâlidiyyân, Bağdat Kadısı Ömer b. Muhammed, Merzübânî ve Ebû Bekir b. Şâdân sayılabilir. Ebû Bekir es-Sûlî Abbâsî tarihi, Arap dili ve edebiyatı, dinî ilimler konusunda çok sayıda eser kaleme almıştır. İbnü’n-Nedîm (el-Fihrist, s. 168) onu intihalcilikle suçlarsa da çoğunluk güvenilir bir müellif olduğu hususunda birleşir. Çağdaşı şairlerin eserlerini toplayıp tertip etmesi ve günümüze intikaline vesile olması Arap dili ve edebiyatında ona büyük itibar kazandırmıştır. Eserleri Abbâsî tarihi, devrin dil ve edebiyatı için önemli kaynaktır. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin onu 250 yerde kaynak gösterdiği bilinmektedir.
Eserleri. 1. Kitâbü’l-Evrâķ fî aħbâri Âli ǾAbbâs ve eşǾârihim. Üç kısımdan oluşan eserin büyük bir bölümü günümüze ulaşmamıştır. İbnü’n-Nedîm eserin tamamlanamadığını kaydeder (a.g.e., s. 167). Sûlî, Kitâbü’l-Evrâķ’ın Abbâsîler’in siyasî tarihiyle ilgili ilk kısmında umumi tarih kitaplarının metodunu takip ederek olayları kronolojik sırayla kaleme almıştır. Abbâsî halifelerinin hilâfet makamına hangi tarihte nasıl geçtiğini, biat merasimlerini, isim ve lakaplarını, devrinin başlıca siyasî olaylarını anlatmış, halifelerin vezir, emîr ve kumandanları hakkında bilgi vermiştir. Olayların anlatımında Bağdat’ı merkez almıştır. Siyasî olaylardan, o yıl içinde vefat eden meşhur simalardan kısaca bahsetmiş, edip ve şairler hakkında şahsî görüşlerini aktarmıştır. Mes‘ûdî, bizzat müşahede ettiklerini ve başka eserlerde bulunmayan bilgi ve rivayetleri kaydettiği için Sûlî’den övgüyle söz eder. Modern tarihçiler eseri Abbâsî tarihinin temel kaynaklarından biri olarak kabul eder. Eserin zamanımıza intikal eden bölümlerinin bir kısmı yayımlanmıştır (nşr. J. Heyworth Dunne, Aħbârü’r-Râzî-Billâh ve’l-Müttaķīlillâh ev Târîħu’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye sene 322 ilâ sene 333 hicriyye min Kitâbi’l-Evrâķ, Kahire 1935; Beyrut 1403/1982; Bağdat 1999; nşr. İhsan Abbas, Şeźerât min kütübin mefķūde, Kitâbü’l-Evrâķ li’ś-Śûlî, Beyrut 1408/1988; nşr. Hilâl Nâcî, ĶıŧǾatün nâdiretün min Kitâbi’l-Evrâķ li-Ebî Bekir eś-Śûlî, Bağdat 1990, bu kısım 316-318 [928-930] yıllarına ait olayları içermektedir; nşr. Hilâl Nâcî, Mâ lem yünşer min evrâķı’ś-Śûlî: Aħbârü’s-senevât 295-315 h., Beyrut 1420/2000; nşr. Halef Reşîd Nu‘mân, Ķısmün min aħbâri’l-Muķtedir-Billâh el-ǾAbbâsî ve Târîħu’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye min sene 295 ilâ sene 315 hicriyye, Bağdat 1999). Enes Halidof ve V. Belajev eserin 226-256 (839-851) yıllarına ait kısmını neşretmişlerdir (Moskova 1998). Kitâbü’l-Evrâķ’ın Râzî-Billâh ve Müttakī-Lillâh dönemlerini içeren bölümü Marius Canard tarafından Histoire le dynastie abbaside de 332 à 333/934 à 944 adıyla Fransızca’ya tercüme edilmiştir (I-II, Cezayir 1946-1950). 2. Aħbârü’ş-şuǾarâǿi’l-muĥdeŝîn (nşr. J. Heyworth Dunne, London 1934; Beyrut 1982). Kitâbü’l-Evrâķ’ın edebiyat tarihiyle ilgili bölümünün ilk kısmıdır. 3. EşǾâru evlâdi’l-ħulefâǿ ve aħbâruhüm (nşr. J. Heyworth Dunne, Kahire 1936; Beyrut 1982). Kitâbü’l-Evrâķ’ın edebiyat tarihiyle ilgili ikinci kısmını teşkil eder. Sûlî bu bölümde şair Abbâsî halifeleri ve hânedan mensuplarıyla devrin diğer şairlerinin biyografileri ve şiirlerinden bahseder. 4. Aħbâru Ebî Temmâm (nşr. Halîl Mahmûd Asâkir - Muhammed Abduh Azzâm - Nazîrü’l-İslâm el-Hindî, Kahire 1356/1937). 5. Aħbârü’l-Buĥtürî (nşr. Sâlih el-Eşter, Dımaşk 1958, 1964). 6. Aħbâru İbrâhîm b. el-Mehdî (nşr. J. Heyworth Dunne, EşǾâru evlâdi’l-ħulefâǿ içinde). 7. Edebü’l-Küttâb (nşr. Muhammed Behcet el-Eserî, Bağdat-Kahire-Beyrut 1341/1922). Sûlî’nin özellikle divandaki yazışmalar konusunda maharet ve bilgilerini gösteren önemli bir eserdir. 8. Risâletü’ś-Śûlî ilâ Müzâĥim b. Fâtik (nşr. Halîl Mahmûd Asâkir v.dğr., Aħbâru Ebî Temmâm’ın mukaddimesinde yayımlanmıştır). 9. Şerĥu’ś-Śûlî li-Dîvâni Ebî Temmâm (nşr. Halef Reşîd Nu‘mân, I, Bağdat 1977; II, Beyrut 1978; III, Küveyt 1982). 10. Kitâbü’ş-Şaŧranc (eserin Süleymaniye Ktp., Lala İsmâil, nr. 560’ta kayıtlı yazma nüshası Fuat Sezgin tarafından ofset olarak yayımlanmıştır, Frankfurt 1406/1986).
Kendisi de iyi bir şair olan Sûlî muhdesûn (müvelledûn) adıyla bilinen şairlerin şiirlerini toplamış, bunları düzenleyip divanlarını oluşturmuştur. Bu divanlardan günümüze intikal edenler şöylece sıralanabilir: Dîvânü (ŞiǾru) İbni’r-Rûmî; Dîvânü Ebî Temmâm; Dîvânü’l-Buĥtürî (nşr. Abdurrahman el-Berkūkī, İstanbul 1300; Beyrut 1313; Kahire 1329); Dîvânü Ebî Nüvâs (nşr. Muhammed Vâsıf, Kahire 1898; nşr. Ahmed Abdülmecîd el-Gazzâlî, Kahire 1953; nşr. Behcet Abdülgafûr el-Hadîsî, Bağdat 1980); Dîvânü el-ǾAbbâs b. el-Aĥnef (İstanbul 1298); Dîvânü İbrâhîm b. el-ǾAbbâs eś-Śûlî (nşr. Abdülazîz el-Meymenî, eŧ-Ŧarâǿifü’l-edebiyye içinde, s. 126-194, Kahire 1937; Dîvânü [ŞiǾru] İbni’l-MuǾtez, nşr. Bernhard Lewin, III-IV, İstanbul 1945, I-II, İstanbul 1950; nşr. Yûnus Ahmed es-Sâmerrâî, I-III, Bağdat 1977-1978); Dîvânü Müslim b. Velîd (ed. de Goeje, Leiden 1875); Dîvânü ǾAlî b. el-Cehm (nşr. Halîl Merdem Bek, Dımaşk 1949; diğer eserleri için bk. İbnü’n-Nedîm, s. 167-168; Brockelmann, GAL, I, 149-150; Suppl., I, 218-219; Ahmed Cemâl el-Ömerî, Ebû Bekir eś-Śûlî [255-336 h.]: Ĥayâtühû ve edebüh-dîvânüh, s. 339-514; Ebû Bekir es-Sûlî, neşredenin girişi, s. 6-11; Savran, s. 194-206).
BİBLİYOGRAFYA:
Ebû Bekir es-Sûlî, Mâ lem yünşer min evrâķı’ś-Śûlî: Aħbârü’s-senevât 295-315 h. (nşr. Hilâl Nâcî), Beyrut 1420/ 2000, neşredenin girişi, s. 5-13; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), IV, 323-324; Merzübânî, MuǾcemü’ş-şuǾarâǿ (nşr. F. Krenkow), Kahire 1354, s. 465-466; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 167-168; Muâfâ en-Nehrevânî, el-Celîsü’ś-śâliĥi’l-kâfî ve’l-enîsü’n-nâśıĥi’ş-şâfî (nşr. M. Mürsî el-Hûlî), Beyrut 1981, I, 80-82; Hatîb, Târîħu Baġdâd, III, 427-431; Sem‘ânî, el-Ensâb, VIII, 110; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, VI, 359-361; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, X, 109-111; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, II, 251; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 356-361; Safedî, el-Vâfî, V, 190-192; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XV, 301-302; M. Şemseddin [Günaltay], İslâm’da Târih ve Müverrihler, İstanbul 1339-42, s. 55-62; Brockelmann, GAL, I, 149-150; Suppl., I, 218-219; Ahmed Cemâl el-Ömerî, Ebû Bekir eś-Śûlî (255-336 h.): Ĥayâtühû ve edebüh-dîvânüh, Kahire 1970; a.mlf., Ebû Bekir eś-Śûlî: el-ǾÂlimü’l-edîb en-Nedîm, Kahire 1973; Subhî Nâsır Hüseyin, Ebû Bekir eś-Śûlî nâķıden, Bağdad 1975; Şâkir Mustafa, et-Târîħu’l-ǾArabî ve’l-müǿerriħûn, Beyrut 1980, II, 44-45; Sezgin, GAS (Ar.), I/2, s. 171-175; Muhammed Kürd Ali, Künûzü’l-ecdâd, Dımaşk 1404/ 1984, s. 135-139; Ahmet Savran, “Abû Bakr Muhammad b. Yahyâ as-Sûlî”, Remzi Oğuz Arık Armağanı (haz. H. Rıdvan Çongur), Ankara 1987, s. 169-207; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 63-64; Ign. Kratschkovsky, “Sûlî”, İA, XI, 22-24; S. Leder, “al-Śūlī”, EI² (İng.), IX, 846-848.
Abdülkerim Özaydın
cilt: 37; sayfa: 493
[SÛLÎ, Ebû Bekir - Abdülkerim Özaydın]
[SÛLÎ, Ebû Bekir - Abdülkerim Özaydın]
Biruni / Ekliptik eğimi
El Biruni
Doç. Dr. M. DİZER
Kandilli Rasathanesi Müdürü
Dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olan Abu'l-Reyhan Muhammed Bin Ahmet El-Biruni El-Harizmi 937 yılında Kas (bugünkü Şah Abbas Veli) de doğmuştur. Biruni, bilim tarihinde devrinin en büyük astronomu, matematikçisi, etnografı, tarihçisi ve filozofu olarak tanınır. Bu nedenle bütün doğu müslümanları, bizim dışımızda, Biruni'ye sahip olmak için büyük çaba gösterirler. Genellikle Biruni hakkında yazılmış yapıtlarda, aslen İranlı olduğu. Arapları sevmediği, koyu Iran milliyetçisi olduğu yer alırsa da bazılarında Arap olduğu da iddia edilmektedir Bu iddiaların Biruni'nin yapıtlarında yer almadığını görmek mümkündür.
Abû Raihân Muhammad ibn Ahmed al-Birûni
(M. S. 973-1048) |
Biruni'nin Tahdid Nihayat al-amakin ve kitab al-saydam adlı yapıtının ön sözünde kendisinin Türk olduğu açıklığa kavuşmaktadır. Bu yapıtlarında, Biruni Farsçaya ve Farslığa karşı düşüncelerini, kendisine Arap dilinde küfredilmiş olmanın, Fars dilinde methedilmiş olmaktan daha tatlı geldiğini yazmaktadır. Kitab al-saydam adlı hekimlikle ilgili yapılının ön sözünde:
"Ben ne Arabım ne de Acem, bu iki dili sonradan öğrendim. Eğer yapıtlarımı kendi dilimde yazacak olsaydım bunlar, saf Arap cinsi atlar sürüsü arasında zürafalar gibi garip bir şey olurdu" demektedir. Bilindiği gibi o devirde ve hatta daha sonralara kadar, tıpkı Latince gibi, çok zengin bir dil olan Arapça edebi ve bilimsel dil olarak kullanılmıştır.
Diğer taraftan Biruni, yapıtlarında Türk illerine ve Türk etnografyasına çok yer vermiştir. Horasan'da Mezduran geçidinin doğusundaki halkın Türk olduğunu, orta ve aşağı Amu-Derya havzalarının milâttan önceki devirlerde bile Oğuzlar ve Peçeneklerle meskûn bulunduğunu. İran kavimlerinin oralara sonradan geldiğini yazar.
Biruni'nin yapıtlarında özellikle Peçeneklerin etkisinde kalmış Türkçe kelimelere raslanmaktadır. Biruni gençliğinde ve hatta çocukluğunda Türkçe bilmekte idi. Buna göre kendisinin Türk olduğu bir gerçektir.
Biruni merkezleri Kas olan Harizm şahlar sarayına intisap etti ve bu sülâleden ünlü matematikçi Emir Ebü Nasr Mansur Bin Ali Bin Irak'ın himayesine girdi ve sarayda idari görev yaparken, diğer taraftan da Abdü's-Samed Bin Samed El Hakim gibi ünlü bilginlerden ders aldı. Abu Abbas Ma'rnun Bin Muhammed'in 995'de Kas şehrini işgali üzerine, Biruni Kas şehri civarında yaptığı gözlemlerini bırakarak bir süre Rey'de yaşadı. 1000 yılında Gürcan'a gelerek Melik Şenas-ul mualli Kaabusun sarayına kabul edildi. Bu şehirde. Melik adına ünlü yapıtlarından al-asar al bakıya an al-kuran al-halıya'yı hazırladı. Biruni bu yapıtını 28 yaşında tamamlamıştır.
Aynı yıl Harizm'e dönen Biruni, bilginlere büyük değer veren Me'mun ibn-i Me'mun'un himayesinde çalıştı 1017 yılında, Türk imparatorunun çağrısı üzerine Gazneye göç etti. Yaşantısının büyük bir kısmını Gazne medresesinde çalışmakta geçirmiş ve Hindlilerin örf ve adetleri ile felsefi düşüncelerinden, rakkamlarından, astronomilerinden söz eden Kitab-ı-fi tahkik ma lil Hind adlı yapıtını hazırlamıştır. 1887 yılında bu yapıt "Al Biruni's India" adı ile İngilizceye çevrilmiştir. Gazneli Mahmut'un ölümünden sonra, Sultan Mesud Bin Mahmud Bin Sebük Tiğin adına, Biruni ünlü yapıtı El Kanun el Mes'udi fil Hey'e vel Nücum'u hazırlamıştır. Bu bir astronomi ansiklopedisidir.
İslâm bilginleri içinde, Hind, Yunan ve Arapların, o tarihe kadar eriştikleri pozitif bilimleri en iyi bilen Biruni Hintçe'den çevirdiği yapıtları ve felsefe, tıp vs. hakkında yazdığı yapıtları dışında matematikve astronomi konusunda yapıtları vardır. Astronomi, matematik, takvim ve coğrafya ile ilgili 83 yapıtının adı, Matematikçi Salih Zeki'nin Asarı Bakiye'sinde yer almıştır.
Biruni yapıtlarında uygarlığı doğu ve batı olmak üzere ikiye ayırdıktan başka Çinliler ile Türkler ve Hindlileri doğu uygarlığının öncüleri olarak görmüştür. İslâm uygarlığını ise, gerçekte eski Yunan uygarlığının devamı olarak tanımlamıştır. Türklerin islâmiyeti kabulünden sonra uygarlığın çok geniş bir alana yayıldığını ve böylece bilimin ve dolayısı ile insanlığın büyük kazançlar elde ettiğini yapıtında açıklar.
Bilim adamlığı yanında güçlü bir eleştirici olan Biruni, delikanlı İbn-i Sina diye hitabettigi, İbn-i Sina ile tartışması bilim tarihinde ün kazanmıştır.
Biruni dindar bir müslüman olmasına rağmen, araştırmalarını dini inançlardan tamamiyle uzak tutarak gerçekçi bir görüşle yapmıştır. "Patanjali" çevirisinin önsözünde "İnsanların fikir ve inançları çeşit çeşittir ve dünyadaki gelişim de bu inançların değişik oluşuna bağlıdır" demekle geniş müsamahasını ifade etmiştir.
Çalışmalarında kullandığı yöntem ve konulara derinliğine giriş gibi nitelikler Biruni'yi, Orta Asya'da başlamış olan bilim rönesansının önemli temsilcileri arasına sokmuştur. Biruni, hemen hemen bütün bilim dalları ile uğraşmış ise de, biz burada yalnızca temel bilimleri ilgilendiren en önemli bazı yapıtlarından kısaca söz edeceğiz.
1000 yılında, 28 yaşında tamamladığı "El-Asârü'l-bâkiye ami'l-Kuruni'l haliye" (Geçmiş zamanlardan yapıtlar) yapıtı, İbn-Sina ile güneş'in sıcaklığı hakkında yapmış olduğu tartışma ile astronomiproblemlerini kapsar. Biruni, bu yapıtında Harizma şehrinde, yaptığı 7. 5 metre çapındaki duvar robu tahtası ile ölçtüğü ekliptiğin eğimini açıklar ve elde ettiği ölçü değerini verir. O tarihten evvel ve o tarihten sonra ölçülen ekliptik eğimleri:
Ekliptik
| ||
Yıl
|
eğimi
| |
Batlamyus
|
23 50'
| |
El Me'mun astronomları
|
832
|
23 33' 39"
|
Sabit bin Kurre
|
875
|
23 30' 30"
|
El - Battani
|
880
|
23 35'
|
El - Biruni
|
995
|
23 27'
|
Tycho Brahe
|
1790
|
23 30'
|
Bradley
|
1750
|
23 28'.3
|
Modern ölçüler
|
1950
|
23 26'.7
|
Biruni, aynı yapıtında 64 kareli bir satranç tahtasında 2'nın ardışık kuvvetleri ile oluşturulan geometrik dizinin toplamını ustaca hesap etmiştir.
Biruni Tahkik mâ li'l - Hind (veya Tarihü'l Hind) (Hind Tarihi) adlı yapıtında Hind dini, ilmi, felsefesi, edebiyatı, coğrafyası ve adetleri hakkında geniş bilgi verdikten başka astronomiden de bahsetmiştir Bu yapıtında Yer'in günlük harekelinin heliosantrik ve jeosantrik sistemin her ikisinde de açıklanabileceğini kabul etmekle beraber bir tercih yapamamıştır
1030 yılında, Gazneli Mahmud'un oğlu Sultan Me'suda ithaf ettiği "El-Kanunü'l Mes'udi fi'l-Heyeti ve 'n-nücum" adlı yapıtını, Bıruni, matematik ve astronominin esas sorunlarını aydınlatmak için yazmıştır. Bir çeşit ansiklopedi olan bu yapıtta bir çok yeni buluşlar mevcut olup, trigonometriye ait geniş bir bölüm bulunmaktadır. Bu yapıtla Gazne ile İskenderiyenin enlem ve boylamları ile Yer'in büyüklüğü hakkında bilgi bulunmaktadır.
Halife El-Me'nun astronomlarından sonra, İslâm bilginleri arasında, Yer küresinin boyutlarını belirtenlerden biri de Biruni'dir.
Biruni "Makale fi istihrâc-i Kadr-al-ard bi rasadı inhitat-ul ufk an Kulel-ul cibâl (Dağ başlarından yapılan ufuk alçalması gözlemi yardımı ile yer boyutlarının belirtilmesi) hakkında makalesinde yer yarı çapının hesabını açıklar. Biruni'nin kullandığı yöntem şudur.
'Düz bir ovada, A noktasından uzaktan ölçme yöntemi ile HH' yüksekliğini 313 m. olarak ölçtü (şekil 1). Bu yükseklikte ufuk alçalması 34' dakika olarak ölçülmüştü. OAH' dik üçgeninden bağıntısı ile
( a = 34', h = 318 m. ) yer yarı çapı için R = 6243.537 km. bulunmuştur. Diğer taraftan India adlı yapıtında yer yarı çapını,
R = 6324.66 km.
olarak vermektedir. Bu değer ise gerçek yarı çap değerine çok yakındır.
Biruni, "Tahdidü nihayâti'l-amâ-kinli-tashih-i mesareti'l-mesakin" adlı yapıtında Hindistan ve Afganistan'daki jeoloji gözlemlerini, jeodezi ve geometriye ait problemlerden bahseder. Bu yapıtta, ayrıca trigonometrik fonksiyonlarda, daima yarı çapın birim alınmasıyla bazı güçlüklerin önlenmesini sağlayan bir yöntem geliştirilmiştir. Biruni "Makaalid-el-ilm-el Hey'e mâ Yuhdes fi basit el küre (Astronomide küresel şekilleri tanımlayan anahtarlar) adlı yapıtında trigonometrik teoremlerin ispat şekilleri ile ilgilenmiştir Hatta, Maraga rasathanesi kurucusu, ünlü bilgin Nasıreddin-el Tusi "Kıtâ-ı Şekl-el Katta" adlı yapıtında, Biruni'nin trigonometrik teoremlerinin kendi ispat şeklinden daha iyi olduğunu yazmakladır
Çok yönlü, Orta Asya'da bilim rönesansında büyük katkısı olan, büyük Türk bilgini Biruni'nin maalesef hiç bir yapıtı Türkçe'ye çevrilmemiştir. Kurulacak Bilim Tarihi Araştırma Merkezinin bilim tarihimizle ilgili değerleri ve eserleri ortaya çıkartmasını beklemekten başka bir şey elimizden gelmemekledir.
Alıntı:
Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi
Kasım 1977, Sayı 120, Sayfa 14-16
Kasım 1977, Sayı 120, Sayfa 14-16
El-Biruni ile İlgili Diğer Kaynaklar:
- http://www.physics.metu.edu.tr/~fizikt/bultenler/97_98_bahar.html#bir
- http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=361
- http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=938
- http://www.turkcebilgi.com/El-Biruni
- http://www-history.mcs.st-andrews.ac.uk/Printref/Al-Biruni.html
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Biruni
- http://www.geocities.com/chelick2000/biyografiler/biruni.htm
- http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=biruni
- http://www.meyilli.com/unluler/biruni.php
- http://www.google.com.tr/search?q=biruni
Kaynak: http://www.bilimbilmek.com/tr/el-biruni.html
Etiketler:
bilim teknik,
Buluşlar,
En'ler,
İlk'ler,
tıp alanında çalışma yapan türk bilim adamları,
türk bilim adamları,
türklerin buluşları,
Türklerin İcatları,
Türklerin Uygarlığa Katkıları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)